Yazarlar
Tahdit kodu uygulamasındaki keyfilikler ve belirsizlikler göçmenleri mağdur ediyor
Faruk Sevim | 27.09.2023Türkiye’de göçmenlerin karşılaştığı, ama pek konuşulmayan önemli bir sorun da “tahdit kodu” meselesi.
Tahdit kodu, bazı göçmenlerin “tehlikeli” diye sınıflandırılması, dosyalarına “tehlike” sınıfına göre numara verilmesi anlamına geliyor. Mesela kamu güvenliği açısından tehlikeli olanlar G 87, bulaşıcı hastalık taşıyanlar V 78, sınırdan izinsiz giriş yapanlar Ç 113, uluslararası koruma başvurusu kabul edilmeyenler, iptal edilenler ise O 117 olarak kodlanıyorlar.
Tüm göçmenlere tahdit kodu verilmiyor, ama tahdit kodu alan göçmenler süreli veya süresiz sınırdışı edilebiliyor.
Tahdit kodu, Göç İdaresi görevlileri tarafından verilen, göçmenleri sınıflandıran ve onları “tehlikeli kişi” haline getiren bir tanımlama.
Göçmenler ülkeye girişlerinden sonra, Göç İdaresi görevlileri tarafından mülakata alınıyorlar. Mülakatı yapan memur, tahdit kodu uygulaması ile göçmenin girişini engelleyebiliyor.
Kimi zaman da ülkeye giriş yapmış, yıllardır burada yaşayan bir göçmen için, göç idaresi görevlileri kolaylıkla tahdit kodu uygulamasını devreye sokabiliyorlar ve o kişinin sınır dışı edilmesini sağlayabiliyorler.
İtiraz yolunu kullanmak kolay değil
Tahdit kodu tamamen idarenin (Göç İdaresinin) bir tasarrufu. Bu karara mahkemeler nezdinde itiraz süresi Türkiye’de 60 gün. Ama çoğu göçmen süresinde itiraz edemiyor. Çünkü karmaşık bir konu ve uzman avukat gerektiriyor. Halbuki çoğu göçmen avukat tutamıyor.
Pek çok durumda, hakkında tahdit kodu uygulanan göçmen, 60 gün bekletilmeden sınırı dışı ediliyor. Bir defa sınır dışı edilen bir göçmenin hakkındaki tahdit kodunun kaldırılması ve tekrar göçmen olarak kabulü ise pratikte neredeyse imkânsız.
Göç İdaresinin göçmenlere karşı olan tavrı, hükümetin dış politikasına paralellik gösteriyor. Çin’le iyi ilişkiler sürerken, Türkistanlı göçmenler için tahdit kodu uygulaması sıklaşır; Rusya ile iyi ilişkiler adına Suriye’den gelenlere tahdit kodu uygulaması yoğunlaşır.
Aslında tahdit kodu uygulaması mahkemelerin vermesi gereken bir karar. Tahdit kodu asıl olarak suç işleyen kişilere verilir.
Bazı istisnai durumlarda, mesela bulaşıcı hastalık taşıyanlara tahdit kodu uygulanır, bu konuda sağlık birimlerinin raporu gerekir.
Kişinin suç işleyip işlemediği konusunda doğruya en yakın kararı mahkemeler verir. Göç İdaresi memurlarının verdiği tahdit kodu kararları çoğu durumda hukuka uygun değildir. Mahkemelere başvuran az sayıda göçmen, kendi haklarındaki tahdit kodu kararlarını kaldırabilmekte.
Ama avukat tutacak parası olmayan göçmenler için bu mümkün olamıyor.
Özellikle kamu güvenliği kavramının arkasına dayanılarak binlerce göçmen tahdit kodu uygulanarak sınır dışı ediliyor. Bu göçmenler ve aileleri için büyük mağduriyetler yaratılıyor ve kimi zaman onların yaşam haklarının ihlalini beraberinde getirecek bir ortama gönderilmeleri gibi bir sonuç doğuruyor.
Mağduru olduğu saldırının kurbanına da kod koyulabiliyor
Tahdit kodları konusunda çalışan Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu Genel Müdürü Muhammed Akta, toplumdaki yabancı karşıtlığından dolayı baskı altında yaşayan Suriyeli geçici koruma altındaki kişilerin maruz kaldıkları ciddi bir sorun bu. Çünkü “normalde hakkında suçlama bulunan Suriyelilere konulması gereken tahdit kodu, artık mağduriyet yaşayan ve şikâyet amacıyla karakola giden Suriyelilere de konuluyor. Geri gönderme merkezleri (GGM) bu vakalarla dolu. Mahkeme koridorları da bu mağduriyeti gidermeye çalışan avukatlarla dolu.”
Şahsen tanıdığı Suriyeli bir esnafın durumunu örnek veren Akta, çalıştığı yerden ayrılıp ve kendisi bir dükkân açan berberin yaşadıklarını şöyle özetliyor:
“Dükkân açmasını kabul etmeyen eski patronu kendisini tehdit etti ve öldürme kastıyla 2 el ateş etti. Bu saldırıdan dolayı patronunu ihbar eden berber, kod konularak Gaziantep geri gönderme merkezine alındı ve hakkında sınır dışı kararı verildi. Yeni doğum yapan eşi ise İstanbul'da çaresiz kaldı. Neyse ki, yaptığımız müracaat sonucu sınır dışı edilmesini durdurup GGM’den çıkardık.”
Bu kodun ürettiği mağduriyetlere dikkat çeken Akta, “Bırakalım bu insanları rahat çalışsınlar, ülkemiz için üretsinler. Suça karışmış olan varsa yargıya teslim edilir, cezasını çeker veya gönderilir. Bu durumun ileride çok daha ciddi sorunlara yol açmasından endişeliyim” yorumunu yapıyor.
İşlemler şeffaf ve objektif değil
Tahdit kodlarının konulmasında keyfilikler yaşanıyor; idare tahdit kodları konusunda şeffaf değil; ve hakkında tahdit kodu konulan göçmenlerin hak arama yolları kısıtlanıyor.
İdarenin tahdit kodu koyma politikası sürekli değişmekte, bu da göçmenleri mağdur etmektedir. Mesela şimdilerde trafik suçu işleyen bir göçmene bile tahdit kodu konabiliyor. Tahdit kodu konulmasından daha da vahim olan durum ise, kod konan göçmenin bundan haberinin olmaması. Kişi hakkında kod uygulaması olduğu örneğin e-devlette çıkmıyor. Kişiler kendi haklarında kod konulduğunu ancak kimlik kontrollerinde veya Göç idaresine bir işlem için gittiklerinde öğreniyorlar ve pek çok durumda hemen sınır dışı işlemlerine maruz kalıyorlar. Bu yüzden göçmenler Göç idaresine çok zaruri olmadıkça gitmek istemiyorlar.
Tahdit kodları konusunda yeni ve makul bir yasal düzenleme yapılmalı, keyfilik ve belirsizlikler ortadan kaldırılmalıdır. Bu konuda yetkinin Göç İdaresinden alınıp mahkemelere verilmesi, en azından tahdit kodu uygulaması ile karşılaşan tüm göçmenlere avukat desteği sağlanması, bu alandaki sorunların hafifletilmesi bakımından doğru bir adım olur.