Haberler

Somalililerle dayanışma ziyareti

Somalililerle dayanışma ziyareti
01.08.2022

Yaklaşık üç yıldır polis baskınlarına maruz bırakılan Mohamed İsa Abdullah ve ortaklarının işlettiği restoranda polis tacizinin olmadığı bir gün neredeyse yok. Mart ayından bu yana gözaltına alınma ve emniyete götürülmelerinin sıradanlaştığını ve rutin denetim adı altında yapılan baskıların haddi hesabı olmadığını dile getiren Abdullah her gelen polis ekibinin kendisi orada olmadığı zamanlarda dahi tehdit ve taciz içerikli müdahaleleriyle üzerlerinde baskı oluşturduğunu söyledi. Hatta 15 Mart ‎Pazartesi günü polislerin akıl sağlığı yerinde olmayan bir Somalili vatandaşa ters kelepçe taktıklarını dile getirdi.

Çevredeki pek çok Somali işletmesinin kapandığını kalanların da isim değiştirmek zorunda kaldığı söylendi. Örneğin Somali Sofrası ismi Güzelyurt olarak değiştirildi.  

Abdullah, Saba lokantasının renkli tabelasını beyaza boyadıktan sonra 6 ay kadar tabelalarının olmadığını, boş bir tabela ile faaliyete devam ettiklerini ancak yine de baskıların sona ermediğini tersine daha da artarak devam ettiğini söyledi.

Mohamed Isse Abdullah konuşmasına şöyle devam etti:

“Maruz kaldığımız Valiliğin sınır dışı etme kararına karşı mahkeme süreci Anayasa Mahkemesinde devam ediyor. Valilik 9 kişi için sınır dışı etme kararı almıştı. Bu arkadaşlarımızın çoğu ABD ve AB ülkelerinin vatandaşı bunlar içerisinde 7 kişi bu karar sonrası Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı, davaya muhatap olarak sadece 2 kişi kaldık. Bizim için çok güçlü nefret yüklü ırkçı bir algı oluşturuldu. Müşterilerimiz burayı bir suç mekânı olarak görmeye başladı. Müşterilerimiz daha önce polis tarafından suçsuz bir şekilde emniyete götürüldüğü için tekrar emniyete götürülürüm korkusu içindeler ve içeri girmiyorlar artık. Polis tarafından mekânımız sürekli takip halinde videolarımız ve fotoğraflarımız çekiliyor. Polis müşterileri korkutacak ve taciz edecek şekilde sorular soruyor.

Bu Irkçı söylemler ve davranışlar başlamadan önce gerek çevre esnaftan gerekse bölge insanından hiçbir kötülük görmedik hatta Türk esnaflar polislere verdikleri ifadelerde bizleri destekledi. Şimdi ise diken üzerindeyiz ne olacağını bilmiyoruz. Etrafa korku ve gerginlik hâkim.

Her gelen polis ekibi tehditler savuruyor, buranın kapatılacağını bizlerin de sınır dışı edileceğini söyleyip duruyorlar.  Polisler müşterilere sürekli kimlik kontrolü yapıp müşterilerin fotoğrafları çekiyorlar. 

Dayanışmak için gelen Sığınmacılar Platformu aktivistleri adına Yıldız Önen şunları söyledi:

Saab Cafe Somali lokantası olarak kalmak istediği için bu kadar ağır bir saldırı altında. Çeşitliliğe izin vermemek için bu kadar baskı uygulanıyor. Şiddetle kınamak gerekir.

Biz son yerel seçimlerden bu yana sık sık göçmenlere dönük ırkçılığı gündeme getirmeye çalışıyoruz. Tüm siyasi partiler, liderler, Milletvekilleri ile görüşmeye çalıştık. Göçmenlerin siyasetten araçsallaştırılmasının olumsuz sonuçlarını anlatmaya çalıştık. Altındağ linç girişimi, İzmir’deki yakılan işçiler gibi olaylar olduğunda bir suskunluk oluşuyor ama ardından bir şey olmamış gibi Türkiye’deki yanlış giden herşeyin sorumlusu göçmenlermiş gibi konuşmalar yeniden başlıyor. 

Buradan bir kez daha söylüyorum, Suriyeliler Türkiye’deki sorunların nedeni değil aksine herkesten daha fazla etkilenenleri. Çoğu yoksul, herhangi bir destekleri yok. Ekonomik krizin sebebini doğru tespit edememek sadece tüm işçileri sömürenlere, haksız kazanç sağlayanlara yarıyor. Ayda 3-4 bin maksimim ücret alıp yaşamak zorunda kalanlar krizin sorumlusu değil mağdurudur. 

Kültürel değişim, nüfus değişiyor söylemleri ırkçılıktır. Türkiye zaten bir mozaik ülkedir. Türk, Kürt, Alevi, Sünni vs bir sürü farklı etnik ve dini inançlı insan var. Çok kültürlülük iyi bir şeydir. Homojenlik özellikle ırkçıların istediği Sünni Türklük fikrine karşı çıkmak gerekir. 

Siyasetçilerin bunu yapma sebepleri yanlış bir fikir olan seçimlerde oy kazandırır perspektifi, AKP’yi geriletiriz fikirleridir. Tüm seçimlere baksınlar sadece göçmen düşmanlığı ile oy alanlar kimler sonra düşünmeye başlasınlar. Irkçı olacaklar mı olmayacaklar mı? Fransa’da Marine Le Pen, İtalya’da Giorgia Meloni olmak istemiyorlarsa bir an önce bu söylemi terk etmeliler.

Davul – zurna ile milyonlarca insanı 11 seneden sonra savaş bölgesine (BM son raporları hala güvenli olmadığını yazıyor) bunun propagandasını yapmak ırkçılıktır.

Son bir yıldır seçimlere gidilecek diye zaten siyasiler çoştular, özellikle kaçak yollarla giren binlerce afgan vs göçmen savaş koşullarına geri gönderiliyor. 

Maalesef bu ırkçı dalga yükselecek gibi gözüküyor.

Ama bardağın dolu tarafı da var, Saab ile dayanışan pek çok STK, birey var. Biz İstanbul’dan sırf dayanışmak için buraya geldik. Avukatlar, milletvekilleri, aktivistler, bugüne kadar Saab’ın açık kalmasında etkili oldular. Bundan sonra da dayanışmaya devam etmek gerekiyor. 

Genel olarak göçmenler meselesinde de halkın büyük çoğunluğunun sesiz kalanların ırkçı saldırılara söylemlere prim vermediğini düşünüyorum. Irkçılık karşıtı büyük kitlesel hareketler bu dalgayı geri püskürtecek güce sahip.

marksist.org