Haberler

Göçmenlerin Gündemi (4 - 10 Ağustos)

Göçmenlerin Gündemi (4 - 10 Ağustos)
11.08.2025

4 Ağustos

Yemen açıklarında göçmenleri taşıyan tekne battı, en az 76 kişi öldü (BBC Türkçe)

Yemen açıklarında, 157 göçmeni taşıdığı tahmin edilen ve kötü hava şartlarında alabora olan bir teknede en az 76 kişi hayatını kaybetti. Yemenli güvenlik yetkilileri Aden Körfezi'ndeki gemi enkazından 32 kişinin kurtarıldığını söyledi.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yemen direktörünün BBC'ye verdiği bilgiye göre, onlarca kişi hâlâ kayıp. IOM'a göre kazada kaybolan ya da hayatını kaybedenlerin çoğu Etiyopyalı. Yemen, Afrika Boynuzu denilen Afrika'nın doğusundaki bölgelerden Körfez ülkelerine çalışmaya giden göçmenler için önemli bir geçiş noktası.

IOM tahminlerine göre son aylarda yüzlerce kişi batan teknelerde hayatını kaybetti ya da hâlâ kayıp. IOM Yemen direktörü Abdusattor Esoev, 157 kişinin bulunduğunu tahmin ettikleri teknenin açık denizde tehlikeli bir rota izlediğini, bu bölgein genelde insan kaçakçıları tarafından kullanıldığını söyledi.

Yemen, Suudi Arabistan gibi daha iyi fırsatların olduğu ülkelerde iş bulma umuduyla Körfez'e giden göçmenlerin ilk durağı. Göçmenlerin çoğu Yemen'e ulaşıp buradan daha kuzeydeki Körfez ülkelerine geçerek iş arıyor.

Abyan güvenlik direktörlüğünden yapılan yazılı açıklamada, arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği; çok geniş bir alanda göçmenlerin cenazelerine ulaşıldığını duyurdu. IOM'dan bir sözcü de, "bu trajik ölümler için derin bir üzüntü duyduklarını" söyledi.

IOM, Afrika Boynuzu'ndan Yemen'e yapılan yolculukları "en yoğun ve en tehlikeli göç yollarından biri" olarak tanımlıyor.

Bir IOM raporuna göre Yemen'deki göç merkezlerine ulaşan göçmenler, insan kaçakçılarını, devriye gezen polislerden kaçmak için çok tehlikeli bölgelere gitmekle suçluyor. Bütün bu risklere rağmen birçok göçmen Yemen'e doğru yola çıkıyor. Sadece 2024 yılında 60 bin göçmen Yemen'e ulaştı.

Son 10 yılda, IOM'a göre, 3 bin 400'den fazla kişi aynı rotada hayatını kaybetti ya da kayboldu. Yemen'de ise on yıldan uzun süredir iç savaş devam ediyor. İran destekli Husi gruplar kuzey batı Yemen'deki çoğu limanı 2014'ten bu yana kontrol ediyor.

https://www.bbc.com/turkce/articles/cn72v2jgj2no

 

8 Ağustos

Almanya'nın sığınmacıları geri gönderme planına engel (DW Türkçe)

Almanya'nın sığınmacıları ülkelerine gönderme planı Avrupa Adalet Divanı'nın kararına takılabilir. Mahkemenin güvenli kaynak ülkelerle ilgili verdiği karar Berlin'i düşündürüyor.

Alman ve Avrupa Birliği'nin (AB) iltica düzenlemelerinde "güvenli üçüncü ülkeler", devlet kaynaklı baskılardan korunmanın garanti altında olduğu ülkeler olarak tanımlanıyor.

Ancak bu tanımın doğruluğu konusunda uzun süredir tartışmalar yaşanıyor. Göç politikalarının giderek daha kısıtlayıcı hale geldiği bir dönemde bu konudaki hukuki ihtilaflar daha da öne çıkıyor.

Bu bağlamda Avrupa Adalet Divanı'nın Ağustos başında (1 Ağustos 2025) verdiği karar kritik bir öneme sahip.

Lüksemburg'daki mahkeme, AB üyesi ülkelerin sığınmacıların geldiği ülkelerin güvenli olup olmadığını değerlendirebileceğine dikkat çekmiş ancak "güvenli kaynak ülke" tanımının yalnızca belirli koşullar altında geçerli olabileceğine hükmetmişti.

Karara göre, bir ülkenin güvenli sayılabilmesi için tüm nüfusunun siyasi, etnik, dini ya da cinsel yönelime dayalı zulüm ve ayrımcılıktan korunması gerekiyor. Ayrıca, bu değerlendirmeye dayanak oluşturan tüm kaynakların şeffaf biçimde açıklanması da zorunlu.

İtalya’daki "Arnavutluk Modeli" davası neydi?

Söz konusu karar, İtalya’nın iki Bangladeşli sığınmacının başvurusunu reddetmesi ve ardından Arnavutluk'taki bir kampa göndermesiyle ilgili bir davada verildi. İtalya, bu kişiler için hızlı bir yargılama süreci yürütmek üzere Arnavutluk'ta iki göçmen kampı kurmuştu. Bu uygulama, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin prestij projelerinden biri olarak lanse edilen “Arnavutluk Modeli" kapsamında hayata geçirilmişti.

Ancak Avrupa Adalet Divanı, bu tür hızlı işlemlerin yalnızca başvurucuların gerçekten güvenli bir ülkeden geldikleri durumda geçerli olabileceğine hükmetti. Mahkeme ayrıca AB dışındaki bir ülkeden gelenlerin, doğrudan kendi ülkelerine geri gönderilmesinin koşullarını da sıkılaştırdı.

Almanya'nın listeyi genişletme planları

Almanya'nın da kendi güvenli üçüncü ülkeler listesi bulunuyor. Bu ülkeler siyasi tartışmalarda zaman zaman "güvenli kaynak ülkeler" olarak da adlandırılıyor. Her iki terim aynı anlamı taşıyor. Bu ülkelerden gelenlerin sığınma hakkı elde etme şansı oldukça düşük. Mevcut listede, AB dışındaki sekiz Avrupa ülkesi ile Afrika'daki iki ülke yer alıyor. Alman hükümeti bu listeyi şimdi genişletmeyi hedefliyor. Cezayir, Hindistan, Fas ve Tunus'un da listeye eklenmesi gündemde.

Avrupa Birliği ülkeleri, reddedilen sığınmacıların iadesi için ortak merkezler kurmayı tartışıyor. Bu konu, yine Temmuz ayında yapılan Kopenhag'daki AB içişleri bakanları toplantısında gündeme geldi.

Almanya İçişleri Bakanı Dobrindt, şu mesajı veriyor: "Güvenli bir menşe ülkeden gelmeye çalışan kişi, hiç yola çıkmasın."

Adalet Divanı kararının ardından Almanya'daki Yeşiller Partisi Milletvekili Filiz Polat, hükümetin göç politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini söyledi: "Bu karar, Avrupa'da insan hakları ve bireysel sığınma hakkı açısından önemli bir başarıdır." Polat, Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi'nin denetimi olmadan yönetmelikle ülke sınıflandırmasının yapılamayacağını savundu.

Sol Parti: Gürcistan ve Moldova listeden çıkarılmalı

Sol Parti'den Clara Bünger ise mevcut listenin köklü şekilde gözden geçirilmesini isteyerek "Gürcistan ve Moldova derhal bu listeden çıkarılmalı" dedi.

Berlin İdare Mahkemesi'nin Mart 2025 tarihli kararına atıf yapan Bünger, Gürcistan'ın Avrupa hukukuna uygun biçimde güvenli ülke ilan edilip edilmediğinin belirsiz olduğunu söyledi. Gerekçe olarak Abhazya ve Güney Osetya'daki insan hakları ihlalleri gösterildi.

Moldova için de benzer bir durum geçerli: Transdinyester bölgesi, Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından kontrol ediliyor ve Çekya yalnızca ülkenin bazı bölgelerini güvenli kabul ediyor.

Bünger, Avrupa Adalet Divanı kararının Almanya'da listeye yeni ülkeler ekleme planlarını da etkileyebileceğini belirtti:

"Bu karar, hükümetin Tunus ve Cezayir gibi ülkeleri güvenli ilan etme planlarına açık bir yanıttır." Her iki ülkede de eşcinsel ilişkiler, yasa ile cezalandırılıyor. Bu durum, AB Adalet Divanı'nın kararında vurgulanan temel bir ilkeyle çelişiyor: Ülkedeki tüm bireylerin güvenliğinin garanti altında olması.

https://www.dwturkce1.com/tr/almanyan%C4%B1n-s%C4%B1%C4%9F%C4%B1nmac%C4%B1lar%C4%B1-geri-g%C3%B6nderme-plan%C4%B1na-engel-%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1/a-73560822

 

9 Ağustos

Çatalca GGM'de bir intihar vakası daha: Soruşturma başlatıldı – Feyza Nur Çalıkoğlu (Karar)

Geri Gönderme Merkezleri'nde (GGM) yaşanan hak ihlalleri zincirine bir yenisi daha eklendi. Çatalca İnceğiz GGM'de bulunan bir kadının, baskılara dayanamayarak intihar ettiği ve iki kişinin de intihar teşebbüsünde bulunduğu iddia edildi. Göç İdaresi Başkanlığı'ndan ise konuyla ilgili henüz bir açıklama yapılmadı. Avukatlar, merkezde çalışanların kötü muamelesinin ve tehditlerinin bu tür olaylara zemin hazırladığını öne sürdü.

Çatalca İnceğiz'deki Geri Gönderme Merkezi'nde (GGM) bir kadının çarşafla kendisini asarak intihar ettiği, diğer iki kişinin de intihar teşebbüsünde bulunduğu iddia edildi. İntihar eden göçmene yeterli tıbbi müdahale yapılamadığı için hayatını kaybettiği ifade edildi. Göç İdaresi Başkanlığı'ndan iddialar hakkında bir açıklama gelmedi.

'PSİKOLOJİK SORUNLARI VARDI GGM'DE KUSUR YOK'

Avukatlar aracılığıyla kamuoyuna yansıyan bu iddiaların ardından, merkezdeki yabancılara telefon izni verilmediği, bu yasağın gece saatlerinde ailelerini arama yoluyla aşıldığı belirtildi.
İddiaya göre olaydan sonra göç idaresi memurlarının aynı yerde gözetim altında olanlardan, mağdur hakkında psikolojik sorunları olduğu ve GGM’nin olayda kusuru olmadığı şeklinde beyan olan bir kağıda imza aldı.

Durumu müvekkillerinden öğrenen avukatlar şu ifadeleri kullandı:

"Çatalca İnceğiz’de bulunan müvekkilim, merkezde kalan Afgan bir kadın oradaki baskılardan dolayı banyoda çarşafla kendisini asarak intihar ettiğini ve diğer yabancıların da maalesef buna şahit olduğunu ifade etti. Olay nedeniyle telefon izinleri kısıtlanmış ancak gece ailesini arayabilmiş."

Yaşanan intihar vakası, Geri Gönderme Merkezleri'nde daha önce de gündeme gelen kötü muamele ve hukuksuzluk iddialarını yeniden tartışmaya açtı.

ÇATALCA GGM'DE KADINLAR İSYAN ETMİŞTİ

Geçtiğimiz aylarda Çatalca GGM'de kalan kadınlar, "Bize yardım edin, kadına şiddete hayır, biz katil değiliz" sloganlarıyla isyan etmişti. Tanıkların ifadelerine göre, bu bağırışların ardından merkeze yaklaşık 15 çevik kuvvet polisi cop ve kalkanlarla girmişti. Kadınlar, gördükleri şiddeti protesto etmek için demir parmaklıklara vurmuştu. Avukatların müvekkilerinden aktardıkları bilgilere göre, sınırdışı etme evrakını imzalamak için baskı yapıldığı, merkezde sürekli şiddet uygulandığı ve kaba muameleye itiraz edenlerin yemek, yatak ve sabun gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılarak cezalandırıldığı belirtilmişti. Ayrıca göçmen kadınların birbiriyle iletişim kurmasının engellendiği de iddia edilmişti.

HAK İHLALLERİNİ GİZLEME YÖNTEMLERİ

Göç İdaresi'nin, GGM'lerde yaşanan her olayın ardından soruşturma yürütmek yerine, olayın üstünü örtmeyi tercih ettiği öne sürülmüştü. Bu iddialara göre, olası denetimler için delil bırakmamak amacıyla olaya tanık olan göçmenler hemen başka merkezlere sevk edilerek gerçeğin açığa çıkması engelleniyordu. Bu durumun, savcılık ve diğer denetim makamlarına sağlıklı bilgi ulaşmasını engellediği belirtilmişti.

"BUZDOLABI ODALARI" İDDİASI

Avukatlar, müvekkillerinin anlattıklarına dayanarak, GGM'lerde "buzdolabı odası" olarak adlandırılan, yasal dayanağı olmayan ve denetlenmeyen uygulamaların olduğunu belirtmişti. Özellikle Şanlıurfa ve Gaziantep gibi illerdeki geri gönderme merkezlerinde soğuk oda veya sessiz oda gibi cezalandırma amaçlı odaların, göçmenleri cezalandırmak veya zorla sınır dışı belgesi imzalatmak için kullanıldığı iddia edilmişti.

https://www.karar.com/guncel-haberler/catalca-ggmde-bir-intihar-vakasi-daha-1982293

 

9 Ağustos

Gülden Sönmez: NEREDELER?

Türkiye zorla kaybettirme ülkesi olamaz. İki Türkmenistanlı mülteci ALISHER SAHATOV ve ABDYLLA ORUSOV'den iki haftadır hiçbir haber alınamıyor?

Sinop’ta haksız ve keyfi olarak tutulup, ardından Edirne Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldüler. Orada haklarında hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı etme kararı verildi. Davaları devam ederken Anayasa Mahkemesi onların işkence ve yaşam riski nedeniyle "kesinlikle sınır dışı EDİLEMEYECEK kişiler" olduğuna karar verdi. Derhal serbest bırakılıp çocuklarının yanına dönmeleri gerekirken zorla kaybettirildiler.

Edirne GGM’den nereye götürüldüler? Burası Türkiye. Nasıl olur da hiçbir kurum bu iki kişinin nerede olduğunu açıklamaz. Günlerdir ailelerinin ağlamaktan sesi kısıldı. HADİ ARTIK.

Cumhuriyet Başsavcılıkları, TİHEK, TBMM İnsan Hakları Komisyonu dahil olmak üzere her yere başvuru yaptık. İkisini de Türkmenistan'a gönderemezsiniz. Türkmenistan'a gönderilen muhaliflerden bir daha haber alınamadığını biliyorsunuz. Hala burada tutuyorsanız derhal ailelerinin yanına göndermelisiniz. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir devletin zalim rejimlerinin, "mazlum avlama aparatı" değildir.

https://x.com/gulden_sonmez/status/1954221744094384601?s=46&t=AbA7f7HM9Qt_3hfWYH-CkA

 

10 Ağustos

Hatay’da Suriyeli işçi öldürüldü – Feyza Nur Çalıkoğlu (Karar)

Hatay’da Suriyeli işçi, birlikte çalıştığı kişi tarafından darp edilmesi sonucu yaşamını yitirdi. Ölen işçinin kardeşi, olayın tartışma değil ırkçı saikle işlendiğini öne sürdü. Fail gözaltına alınırken soruşturma başlatıldı.

Hatay'da bir teknoloji fabrikasında çalıştığı belirtilen Suriyeli bir işçi, mesai arkadaşıyla yaşadığı tartışma sonrası uğradığı saldırıda ağır yaralanarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Vefat eden işçinin kardeşi, olayın arkasında ırkçı bir neden olduğunu iddia etti.

Kardeşinin sözlerine göre, olay 26 Temmuz sabahı, fabrikada çalışan iki işçi arasında işe dair yaşanan bir sözlü tartışmayla başladı. Tartışma, ustalarının araya girmesiyle çözüldü ve konu kapandı. Ancak aynı gün öğleden sonra, vefat eden işçi depoya indiğinde, tartışma yaşadığı Türk işçi tarafından arkadan darp edildi. Kardeşi, işçinin sigortasız çalıştığını da belirtti.

Saldırının ardından depoda yerde, kasılma geçirirken ve zor nefes alırken bulunan işçi, hemen hastaneye kaldırıldı. Hastanede kalbi duran ve elektrik şokuyla hayata döndürülen işçi, cihazla solunum desteği aldı. Ancak bir hafta süren yaşam mücadelesini kaybederek vefat etti. Ölüm raporunda, başına aldığı şiddetli darbe sonucu oluşan ağır beyin kanamasıyla öldüğü kaydedildi.

KAMERA KAYITLARI DELİL SAYILMADI

Olayla ilgili olarak saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen kişi cezaevinde tutuklu bulunuyor. Zanlının, "Kardeşime vurduğunu kabul etti, ancak sonrasında kardeşimin düştüğünü iddia etti." Kardeşi, olay anını gösteren kamera kaydının olmadığını, ancak ustasının, kardeşinin depoya indiğini, arkasından Türk işçinin gittiğini ve daha sonra yalnız başına çıktığının kamerada göründüğünü söylediğini aktardı. Ayrıca, polis kayıtları almış olmasına rağmen kameraların bozulduğu ve görüntülerin silindiği iddiası da dile getirildi. Kardeşi, olay anına tanıklık eden diğer işçilerin kardeşinin lehine tanıklık yapacaklarını düşünmediğini de ekledi.

'SURİYELİ OLMASAYDIK KİMSE KARDEŞİMİ ÖLDÜREMEZDİ'

Vefat eden işçinin kardeşi, yaşanan olayın ırkçı bir cinayet olduğunu öne sürerek şunları söyledi:

“2013 yılından beri Türkiye’de yaşıyoruz. Daha önce ırkçılığa maruz kaldığını söylememişti. Bu cinayet, Suriyelinin kanının değersiz olduğunun, arkasında kimsenin olmadığı ve katilin hesap vermeyeceğinin açık bir kanıtıdır. Gerçek bu. Eğer kardeşim Türk olsaydı kimse ona vurmaz ya da öldürmezdi. Ama Suriyeli olduğu için öldürdüler.”

Olayla ilgili adli soruşturma devam ediyor.

https://www.karar.com/guncel-haberler/hatayda-suriyeli-iscisi-bicakli-saldirida-olduruldu-suriyeli-olmasaydi-1982478